Satrançta Piyonlar, Depoda Depocular

Satrançtaki “Piyonlar” ve depodaki “Depocular” arasındaki ilişki var mıdır? Varsa bu ilişki nedir?

Amacı, rakip Şahı “mat” etmek olan Satranç (1), “Şah” hariç her bir taşın ayrı puanı (değeri) olan Kale, At, Fil, Vezir, Şah ve piyonlar ile oynanır. 9 puanlı Vezir, en yükse puanlı taştır. Veziri, sırasıyla 5 puan ile Kale, 3 puan ile Fil, 3 puan ile At ve 1 puan ile Piyon izler. Şah, oyunun esas değeri olduğu için puanı yoktur. Taşların hareketinde bulunduğu her “kareyi” ifade etmek amacıyla bir ismi vardır. Şah için “Ş”, Vezir için “V”, Kale için “K” Fil için “F” ve At için “A” harfleri kullanılırken Piyonları ifade etmek için bir harf kullanılmaz.

Hareketleri sınırlı, diğer taşlara göre en düşük puanlı, sayıca en fazla taş olduğu için ve hatta herhangi bir harf ile ifade edilmeyen Piyon, en kolay harcanabilir taş olarak görülür. Oysa Piyonlar, oyundaki dengeyi ve oyunun gidişatını etkiler. Piyonun önemi, oyun ilerledikçe artar ve oyunun sonu geldiğinde anlaşılır. Öyle ki Şah dahil tüm kalan taşlar, kendi Piyonlarından en az birisini terfi ettirmek ve/veya rakibin Piyonlarını terfi ettirmemek için çalışır. Rakibin son hattına varan bir Piyon, Geçer Piyon, daha önce oyun dışına çıkmış olsa bile Şah harici bir taşa (Vezir, Kale, At, Fil) dönüşebilir (terfi eder). Bir oyuncu, mevcut Vezirine ilaveten 8 Piyonu ile teorik olarak aynı anda 9 vezire sahip olabilir.

Piyon, satrançta normal hareketi (düz ve ileri) ve rakip taşı alırken yaptığı hareketi (çapraz) farklı olan “tek” taştır. Piyonlar, geriye doğru hareket edemez ve sadece düz ve ileri doğru hareket etse de rakibin herhangi bir taşını çapraz olarak yer (oyundan çıkarır).

Satrançta oyuncu, Piyonlarının düzenini korumalı ve onları doğru ilerletmelidir. Doğru hamlelerle grup halinde hareket ettirilen Piyonlar, hem karşı tarafın herhangi bir taşını kovalayabilir ve birbirlerini veya diğer taşları koruyabilir hem de rakibin son hattına girerek (terfi ederek) oyunun kazanılmasını sağlayabilir. Oyunun kuralı gereği geriye kaçış manevrası yapamayacak olan Piyonlar, yanlış ilerletilirse rakip taşların yerleşebileceği veya saldırabileceği açıklık yaratabilir. İzole (yapayalnız) kalan veya art arda dizilen Piyonlar, birbirini koruyamazken birlikte ve dengeli hareket edebilen Piyonlar ise çok güçlü savunma yapabilir. Pilotlar tarafından korunamayan (önü açık) Şah, daha rahat mat edilir. Şahları ayakta tutan piyonların çokluğudur. Ayrıca Piyonların ilerlemesi için önünde herhangi bir taş (engel) olmamalıdır; ilerleme yolunda önünde taş olan Piyon, olduğu yerde kalır ve ilerleyemez. İlerleyemeyen Piyon, hem koruma yapamaz hem de son hatta kadar ilerleyemez. Piyonunuzla yapacağınız her hamle, ya birden fazla kareyi zayıflatır ya da aynı zamanda başka karelerin korumasını alır.

Piyonlar, aslında en fazla hamle zenginliğine sahip taşlardır. Yukarıdakilere ilaveten örneğin Maroksi düğümü, Piyonlar ile yapılabilir; oyun, tek piyon hamlesiyle kilitlenebilir veya açılabilir; Piyonlar, rakibi Zugzwang pozisyonunda bırakmak için kullanılabilir; Piyonlar, oyun başında merkezi ele geçirip oyunu kontrol etmek için ileri sürülebilir; oyun sonunda ise stratejiler, çoğu zaman oyundaki Piyonların sayısına ve yerine göre belirlenir.

Hareket kısıtı ve puanı nedeniyle en güçsüz veya değersiz taş olarak görülen Piyon, sanılanın aksine en değerli taşlardan biridir. Piyonun önemi, oyun ilerledikçe artar ve oyunun sonu geldiğinde anlaşılır. Piyonlar, genelde satranç oyununda ilk oynatılan taştır. Oyun, Piyonun hareketi ile başlıyor. Bundan dolayı Piyon, satrançta oyunun nereye gideceğine yön veren ilk taştır. Oyun açılışındaki stratejiler ve oyun ortasındaki taktikler, Piyonların oyun sonunda kalacağı olası durumlara göre şekillendirilebilir. Piyonlar, satranç oyununun stratejisini ve mücadelenin şeklini belirler. Piyonlarla yapılan doğru açılış veya Piyonları doğru kareye koymak, birkaç hamle sonrası oyunun kaderini değiştirebilir. Ayrıca her Piyon, bir Vezir adayıdır. Böyle olunca ünlü satranç ustası Paul Keres “Yaşım ilerledikçe Piyonlara daha çok değer vermeye başladım.” ve François-André Danican Philidor “Piyonlar, satrancın ruhudur” diyerek Piyonların önemini vurgulamıştır.

Oyundaki taşların güçleri, isimlerinden ziyade sahip oldukları potansiyelde gizlidir. Piyonlar, bunun en güzel örneğidir. İyi satranç oyuncuları, oyun sonuna taşınan bir Piyon üstünlüğünün kıymetini çok iyi bilir. İyi oyuncular, Vezir olmadan oyunun kazanılabileceğini ve sadece bir Piyon ile mat olunabileceğini tecrübe etmiş veya görmüş olabilir.

Satrançtaki “Piyonlar” ve depodaki “Depocular” arasındaki ilişki, aslında yukarıdaki paragraflarda çok rahat görülebilir.

Depoda çalışan mavi yakalı depocular, Satrançtaki Piyonlar gibi çok önemlidir. Piyonların birbirini, diğer taşları ve en önemlisi Şahı koruması gibi depocular, depodaki insanları ve depolanan malları korur. Depocuların performansı, sadece depoda malların korunmasını değil malların depodan zamanında ve sağlam araca yüklenmesini sağlar.

Depocular, depo hiyerarşisinin en altında olmasına rağmen onların güçleri ve etkileri, sahip oldukları potansiyelde gizlidir. En kolay harcanabilir taş olarak görülen Piyonlar, doğru hamleler ile rakibin en son hattına kadar ilerleyip 8 adet Vezire dönüşebilir. Depocular, doğru yönetilirse, deponuzun başarılı olmasını sağlar.  Depocular ile nasıl çalışır ve onları nasıl ilerletirseniz deponuzu öyle yönetirsiniz. Satranç oynarken Piyonlarınız ile Şahı koruyarak ve Piyonlarınızı rakibin son hattına kadar götürüp 8 ilave Vezirle oyuna devam ederek oyunu kazanabileceğiniz gibi depocuları da doğru yönetebilirseniz performansınız o kadar iyi olacaktır.

Piyonların doğru hamlelerle ilerletilmesi gibi depodaki depocular da doğru yönetilmelidir. Bu doğru yönetim, onların bir Vezir, Kale, File ve At olmasını sağlamalıdır. Bunun için onların önlerinde engel olmamalıdır. Yani onların mesleki ve kişisel gelişimi sağlanmalıdır.

Satrançtaki Piyonlar gibi depodaki mavi yakalı depocular, isimlerinden çok daha etkilidir. Depocular için “Yaşım ilerledikçe Depoculara daha çok değer vermeye başladım.” ve “Depocular, deponun ruhudur” diyelim. Diyenler, usta depocu olur ve depoyu usta gibi oynar (yönetir).

(1) Mısır piramitlerindeki bulgular, satrancın günümüzden 4000 yıl önce oynandığına dair kanıtlar sunmaktadır. Türkmenistan’da yapılan kazılarda, burada yaşayan Kuşhan Türklerine ait ve MS 150. yüzyıla ait olduğu saptanan satranç taşlarının bulunması, satrancın ilk defa Kuşhan Türklerince oynandığı ve onlar tarafından Hindistan’a götürüldüğü yolunda iddiaları gündeme getirmektedir. Satranç ile ilgili ilk yazılı belgeler M.S. 3.-4. yüzyıllarda yaşamış Hint Hükümdarı II. Chandragupta zamanında yazılmış Sanskritçe metinlerdir. Bu metinlerde oyunun ismi ‘Çaturanga’ olarak geçmektedir. Satranca dair ilk yazılı belgelere ise Hindistan’da rastlanmıştır. Hindistan’da o dönemde oynanan çaturanga isimli oyun, satrancın atası kabul edilir. Satranç, Hindistan’dan sonra İran’a, Arabistan’a ve Endülüsler sayesinde İspanya’dan Avrupa’ya kadar yayılır. Satranç üzerine yazılmış ilk eser olarak kabul edilen İspanyol Lucena’nın 1497’de yazdığı kitapta yer alan kurallar günümüze kadar hiç değişmedi. https://www.gokyaysatrancvakfi.org.tr/kutuphane/satranc-tarihi

Bu Yazıyı Paylaş:

Bir Yorum Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir