Depolama, gelecek için tek çare …

Lojistik hizmet veren şirketler (3PL), ya çok düşük kârla çalışıyor ya da zarar ediyor çünkü sadece “fiyat” rekabeti yapıyor ve “katma değerli” hizmetler sunamıyor. Böyle olunca hizmet kalitesi düşüyor, rekabet gücü azalıyor ve daha önemlisi şirketlerin geleceği tehlikeye giriyor.

Lojistiğin en önemli faydası, “kullanım” faydasıdır. B2B, B2C, e-ticaret veya hangi iş modeli olursa olsun müşteri veya tüketici, satın aldığı malı en kısa sürede kullanmak ister. 3PL, müşterisinin üreteceği veya satacağı malların en kısa sürede kullanılmasını sağlamalıdır.

3PL, kullanım faydasını sağlayabilmek ve yüksek kârla çalışabilmek için katma değerli hizmetlerin verildiği “depolama” hizmeti sunmalıdır. Aksi takdirde sadece “nakliye” veya “taşıma işleri organizatörlüğü (freight forwarding)” ile kullanım faydasını sağlamak ve makul kârla çalışmak çok zordur.

3PL, eğer katma değerli hizmetlerin verildiği depolama hizmeti sunabilir ve ilaveten “dijitalleşip” gerçek zamanlı veri akışı sağlayabilirse, kullanım faydasını sağlayabilir ve fiyat rekabetine girmeden yüksek kârla çalışabilir. Tabii ki bunların “doğru” yapılması, hizmet kalitesini yükselterek müşteri (tüketici) memnuniyetini artırır. Bu memnuniyet, dolayısıyla 3PL’in kendi müşterisinin de memnuniyeti demektir.

Peki katma değerli hizmetlerin verildiği depolama hizmeti sunabilmek için Türkiye’de yeterli sayıda ve büyüklükte nitelikli “depo” var mı? Cevap için elimizde veri yok ama bence hepimiz, “olmadığını” hissediyoruz. Öyle ki yeterli sayıda nitelikli deponun olmaması, maalesef üretimi, ticaret, e-ticareti, hatta Doğrudan Yabancı Yatırımı kısıtlayabilir.

Türkiye’de bugün 45-50 milyon metre kare (m2) depo olması gerekirken halihazırda 20-25 milyon m2 depo olduğu tahmin edilebilir. Bu durumda ilave 25 milyon m2 depo gerekebilir ve depolama ihtiyacı artabilir. Örneğin Türkiye’nin her sene alması gereken en az 15-20 milyar dolar Doğrudan Yabancı Yatırımın en az yarısı, depolanması zorunlu mal üretimi için olursa her yıl 150-200 Bin m2; her 1 milyar USD’lik e-ticaret satışı için 120.000-140.000 m2; her 1 milyar USD’lik perakende ticaret için 74.500 m2; her sene 195.000 m3 sıcaklık kontrollü depo gerekebilir.

Yukarıda bahsettiğim ilave 25 milyon m2 depo alanı, 3PL’e ait olursa 215.000 kişi istihdam edilebilir, her yıl 20,8 milyar dolar ciro elde edilebilir ve ayrıca 3PL’den, depo inşaatından, inşaat merkezli işlerden ve bu işler için istihdam edilecek on binlerce kişinin yapacağı harcamalardan alınacak vergiler gibi dolaylı maddi kazanımlar olabilir.

Depolama alanı arzı eksikliğini gidermek için akla gelen ilk çözüm, depo inşası olabilir ama bunlar, yüksek yatırım gerektirir ve 5-10 yıl sürebilir. Depo inşaatı için “arsa ve inşaat” maliyetleri, son 3 yılda çok fazla artmıştır. Artan arsa maliyeti için Hazineye ait araziler, özellikle 3PL’lere “bedelsiz” verilebilir veya “çok düşük” fiyatla uzun süre kiralanabilir (AMA gelir, kâr, verim, iş hacmi vs. kontrol edilmeli). Öte yandan depo arzı için kısa sürede ve daha düşük maliyetli çözüm için PwC’nin önerdiği “Gri Depolama” gibi hemen ve kolaylıkla uygulanabilecek çözümler kullanılabilir. Depolarda çalışacak yeterli sayıda nitelikli insan arzı eksikliği, en az depo arzı eksikliği kadar önemlidir.

Türkiye, uluslararası ticaret için “transit” ülke olmak yerine mutlaka katma değerli hizmetlerle desteklenen depolama odaklı lojistik ülke olmalıdır. Bunun için lojistik kafasıyla düşünerek hareket etmeliyiz. Oysa biz, lojistik deyip nakliye kafasıyla düşünerek hareket ediyoruz.

Depolama, sadece 3PL, üretici ve satıcı şirketler için değil Türkiye’nin ticari, sanayi ve ekonomi geleceği için artık çok önemlidir.

NOT: Bu yazım, EkoVitrin Dergisinde (Kasım 2025, Sayı 311) yayınlandı.

Bu Yazıyı Paylaş:

Bir Yorum Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir